MEZHEPSİZLİK SADECE İFTİRACILIK VE ÇANAKÇILIK DEĞİLDİR
Bu makalem 7 Şubat 1977 pazartesi günü Türkiye’de Yarın Gazetesinde yayınlandı.
MEZHEPSİZLİK SADECE İFTİRACILIK VE ÇANAKÇILIK DEĞİLDİR
Madde, para ve menfaat… Günümüzde geçer akçe… Çoğu kimsenin müşterek za’fı… Çoğu kitlelerin değişmez anahtarı… Herkes ona kanmakta, herkes onun vasıtasıyla aldanmaktadır. Asırların nüfuz edemediği hasin kal’aların dört duvarını onun karşısında hak ile yeksan; Allah sevgisi ve Rasûlüllâh (S.A.) muhabbeti dışında hiçbir şeye yer vermemesi gereken mü’min kalbini onun önünde bazen sırıtan şeytan görüyoruz.
Şimdi her şeyin yavaş yavaş argolaşarak ad değiştirdiği; hırsızın bekçi, ırz düşmanını polis, maktulün katil olduğu şu günde, bu mana da yolunu şaşırmış –sahibine layık- ahıra girmiş ve ahırlaşmıştır.
Menşe’i semavi ve kaynağı ilahi ilmin gazetelerde peynir paketi olduğu gibi; Halef ve Selef’i Salihin’in müdafaası, inek altına tutulan çanak olmuş… İctihad adına dört kal’a-i haşinimizin yıkılmasına rıza göstermeyen aciz de çanakçı, paracı menfaatçi[1] şahsiyet kablosu sıyrık, kontak yapmış ceryan teli[2] kendi kalesine gol atan futbolcu,[3] örümcek ağından ma’mül fitne siperlerine sığınan mürşid[4] müfteri yalancı cezayı hakeden adam[5] olmuş. Bakalım ilerde daha ne olacak?!
Bana sorarsanız bu ve benzeri isnad ve iftiraları hiç yadırgalamıyorum. Zira muhterem üstad Dr. Muhammed Said Ramazan El-Buti’ye neler söylenmemiş ki bana söylemeyecek? O’na yalancımı dememiş, sahtekarmı, örümcek kafalı, adi ve yüzüne tükürülecek adam mı denmemiştir de bana denmeyecek? Kitabına, kalemin yazamadığı ad diye (…..) ile işaret etmek zorunda kaldığı ve halen benim de bilmediğim bir yüz kızartıcı admı takmışlardır? Kitabını halktan ve halkı kitabından uzaklaştırmak için, her yolumeşru sayan bir müdhiş kampanyamı açmamışlardır ki bana karşı açmayacaklar kampanyalarını, sürdürmeyecekler tezvir kumpanyalarını?![6]
Bakınız büyük âlim Buti ne diyor bu hususta:
“İslam âleminde taazimle anılan tanınmış bir İslami şahsiyetin bana verdiği bazı arap ülkelerinde geçirdiğim birkaç güğnden bu yana aklımdan hiç çıkmayan bir nasihati hatırlayarak, söz konusu kitap: (mezhepsizlerin yazdığı “Asıl_Bid’ad Mezheplilik Taassubudur” adlı kitap) taki, her asil şerefli kişinin içine düşmekten beri ve yüce olduğu düşük ifadelerden uzak kalacağım. Bu tanınmış zat bana şöyle demişti: “Sen mücadele yaparken, bu adamlar seni kendi seviyelerine düşürmelerinden sakın, zira bütün halef ve selefiyle, Müslümanların cumhuruna karşı, onların kalplerinde öyle bir kin vardır ki; bu dehşetli kin onlara, kendilerine muhalefet eden herkesin “IRZ ve NAMUS”larını dile düşürtür ve ayaklar altına aldırtır.[7]
Fukahayı kirama ve şahsına yağdırdıkları iftira, tahkir ve küfür tufanına karşı Dr. Buti onlara şunları söylüyor:
“Onlar en hayırlı Selef-i Salihlerimiz (R.A.) ve onların en değerli kitaplarını ve te’liflerini küfre boğduktan ve hakaretlerle batırdıktan sonra; benim onların şahsıma yağdırdıkları küfür ve hakaretlerin bulaşıkları ve lekelerinden hiç birini üzerimden silkmeye kalkmam gerekmez.[8]
“Onların (İmam ve fakihlerin) değeri en az olanına hizmetçiolma derecesine bile ulaşamamış bir kimse olduğum halde; benimilmim, aklım ve yaratılışım hakkında bu küfür ve hakaretlerin kat kat fazlasına maruz kalmış olmam tabii değilmidir?”[9]
Kayd ettiğimiz Üstad Buti’nin bu konudaki sözlerinden sadece birkaçı… Bana gelince, ben farz edelim ki vehm ettikleri gibiyim. Kur’an Kursları’na çanak tuttum. Acaba kendileri nereye çanak tutuyorlar? İnekleri yerlimi yabancımıdır?! Farz edelim ki biz “Nesll”in ceryan şebekesinden ceryan kaçıran teliz. Peki bu teli kablolayan neden iyi kablolamamış?! Binlerle ifade edildiği iddia edilen bu telleri santrala bağlayan eller nerde! Nereye bağlamışlar bu şebekeyi?! Şartel kimin elinde santral nerededir?!
Gönül isterki, santral dışta, şartel puşta, teller tuşta,inek yokuşta olmasın…
“Ey Şu kimse, ben sana yüce Yaratıcı adına şu soruyu sormuş olayım: -Eğer sen O’na inanmıyorsan, hep Allah’ın dini ve şeri’atına hizmet ederek yaşamış ve ömürlerini tamamen bu uğurda tükenmiş olan insanlara dilini uzatmış ve onlara ağzına gelen bütün çirkin, şeref ve namusu dile düşürücü kötü sözleri sarf etmiş olmanın cezası olarak, günün birinde kaçıp kurtulman mümkün olmayan bir belayı başına indirmesi ve sonra da senden, insanların gözleri önünde bir büyük dünya ve ahiret ibreti sermesi korkusu etrafını sarmıyor mu? Hafakanlarını taşırmıyor mu bu korkular senin?”[10]
Sanırım bu delil ve açıklamalardan sonra MEZHEPSİZLİK’in sadece iftiracılık ve çanakcılıktan ibaret olmadığı ayandır.
[1] Türkiyede Yarın Gazetesinde yayınlana “Mezhepsilik Yaygarası” başlıklı yazı.
[2] Nesil Dergisi Sayı: 1, C: 1, Sh: 10
[3] Nesil Dergisi Sayı: 2, C: 1, Sh: 25
[4] Nesil Dergisi Sayı: 3, C: 1, Sh: 16
[5] Nesil Dergisi Sayı: 4, C: 1, Sh: 33-35
[6] İslam Dinini Tehdid Eden En Korkunç Fitne MEZHEPSİZLİK, Sh:56
[7] İslam Dinini Tehdid Eden En Korkunç Fitne MEZHEPSİZLİK, Sh:236-237
[8] İslam Dinini Tehdid Eden En Korkunç Fitne MEZHEPSİZLİK, Sh:237
[9] İslam Dinini Tehdid Eden En Korkunç Fitne MEZHEPSİZLİK, Sh:56
[10] İslam Dinini Tehdid Eden En Korkunç Fitne MEZHEPSİZLİK.
Yorum yap